Galatasaray Başkanı Adnan Polat geçen sezonki başarısızlığı değerlendirdi, şansızlıklarının Dünya Kupası'nda bile sürdüğünü ifade etti. Başkan Polat, yöneticiler Haldun Üstünel ve Murat Yalçındağ'a mesaj yollarken, muhalefete de Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı'nın sloganıyla seslendi.



Galatasaray Başkanı Adnan Polat, Frank Rijkaard yönetiminde, Süper Lig’de ve Avrupa Ligi’nde şampiyonluk hedefiyle başlayıp, büyük hayal kırıklığıyla noktaladıkları 2009-2010 sezonunun muhasebesini yaptı, birbirinden çarpıcı tespitlerde bulundu.

Michael Skibbe zamanında başlayan sarı-kırmızılı takımdaki sakatlık krizinin, Rijkaard döneminde sürdüğüne dikkat çeken Başkan Polat, kadroya yapılan ciddi yatırımların karşılığını alamadıklarını söyledi. Şanssızlık girdabına Fenerbahçe ile Kadıköy’de oynadıkları derbi maçta kapıldıklarını kaydeden Polat samimi açıklamalarda bulundu.

Milliyet Gazetesi'nde Nevzat Dindar'a özal röportaj veren Polat şunları söyledi:

“Geçen sezon futboldaki yöneticilik hayatımın en talihsiz dönemini yaşadım. Bunun nedenlerini iyi analiz etmek lazım. 2008 Avrupa Şampiyonası finalleri ardından o dönemdeki hocamız Skibbe, Ekim ayında milli oyuncuların sakatlanma riskiyle karşı karşıya olduklarını söylemişti. Haklı da çıktı. Futbolcuların adalelerindeki yorgunluğu atmaları için 1.5 ay dinlenmeleri gerekiyordu. Fakat yine yük binince, vücut çöktü. Sezonu tam 12 sakatla bitirdik. Bu sezon ise Fenerbahçe maçına kadar her şey yolunda gidiyordu. Baros’un sakatlığı ile kötü süreç başladı. Kewell’ın sakatlanmasıyla forvetsiz kaldık. Kiralamak zorunda kaldığımız oyuncular istediğimiz performansı ortaya koyamadı. Kewell için doktarları ‘15 şubatta döner’ demişti, olmadı. Üst üste 4 maç oynayan Nonda, sözleşmesi biteceği için ister, istemez sakatlanma korkusu yaşamaya başladı, kendini riske etmedi. Şimdi geçen iki sene için kimse takım kadrosu ve kalitesinin kötü olduğunu söyleyemez. Bu konuda biz gereğini yaptık, ama şans hiç yanımızda olmadı. Böylesine önemli bir faktör eksik kalınca, şampiyon da olamıyorsunuz.”

"TEK ELANO SAKATLANDI"
Sarı-kırmızılı kulübün patronu, sakatlık konusunda yaşadıkları şanssızlığın Dünya Kupası’nda bile devam ettiğinin altını çizdi. Adnan Polat, “Brezilya’da yalnızca bir oyuncu ciddi biçimde sakatlanıyor. O da bizim futbolcumuz Elano Blumer. Turnuvaya çok iyi başlamış, iki gol atmış, asistler yapıyor... Ancak dünya onu konuşurken bileğinden sakatlandı. Şans artık biraz da bizden yana olmalı” ifadelerini kullandı.

Başkan Adnan Polat, içinde bulunduğu mali sıkıntılar, geçmişte manşetlerden düşmeyen Galatasaray’da son senelerde yönetim kurulu olarak çok ciddi adımlar attıklarını da dile getirdi.

Sarı-kırmızılı kulübün ekonomik alanda ayağa kalktığına işaret eden Polat, “Son 2-3 senedir, ekonomik olarak kulübün herhangi bir şekilde olumsuz etkilendiğini hiç duydunuz mu? Oyuncunun parasını 2-3 ay geç ödemek dışında ödemelerde sorun yaşamıyoruz. Üstelik Avrupa’ya baktığımız vakit, üst düzey liglerde de benzer ödeme takvimleri söz konusu. 3-4 ay geriden geliyorlar. Ağustos sonunda alacaklar sıfırlanıyor. İki sene bu şekilde nakit akışını götürmek kolay iş değil. Daha önce alacaklılar kapı önündeydi” dedi.

"İKİ KEZ RAPOR İSTEDİM"

“Rijkaard’a, Mart’ta iki yıllık yeni sözleşme teklif ettim, ‘Önce hak etmem lazım’ dedi. Hocamızdan iki kere yazılı rapor istedim. Şimdiye kadar bir kere bile soyunma odasına gitmedim. Teknik konulara da girmiyorum, ama gerekirse hesap sorarım”

Başkan Adnan Polat, kişisel yönetim tarzı ve Teknik Direktör Frank Rijkaard’la olan diyaloglarını da anlattı.

Geçen sezonun, kendisi için olduğu kadar, Hollandalı hoca adına da çok büyük bir hayal kırıklığı olarak geride kaldığının altını çizen Polat şunları söyledi:
“Bizim yaşadığımız üzüntüyü, hocamız da yaşadı. Ancak artık bazı şeyleri daha iyi anlayıp, öğrendiğini düşünüyorum. Mart ayındaki seçimden kısa bir süre sonra kendisine 2 yıllık sözleşme yenileme teklifi yaptım, ama ‘Önce bunu hak etmem lazım’ yanıtını verdi. Frank Rijkaard iletişime çok açık biri. Onunla her türlü tartışmayı yapabilirsiniz. Tabii zamanı geldiğinde ben de fikirlerimi söylüyorum. Ayrıca gerekirse hesap da sorarım! Ancak teknik konulara girmiyorum. Bir kere bile soyunma odasına gitmedim. Hocamızdan sezon içinde takımın durumuyla ilgili iki defa yazılı açıklama istedim. O da ayrıntılı şekilde raporunu bize teslim etti.”

"FUTBOL YOK, SAVAŞ VAR"
Sezonu geç açtıkları söylemlerine de yanıt veren Polat, “Bu düşünceye katılmıyorum. Zaten son 3 senedir oyuncular doğru dürüst dinlenemediler. Türkiye Ligi çok sert bir lig. İspanya ve Hollanda gibi ülkelerde top çok hızlı çevriliyor ve ona göre oynanıyor. Rijkaard kalite eksikliğinden söz etti. Ancak orada bahsedilen kalitesizlik anlaşılamadı. Hocamız futbol oynama kalitesizliğinden bahsetmişti. Bizde futbol yok, savaş var. Bizim ligimizde çok yetenekli oyuncular var, ama kendini yeterince geliştirememiş. Bu takım kalitesinin olması kültürle de alakalı. Bir devlette bile demokrasi kültürünün oluşması uzun bir süreç alıyor. O devlet 150 sene kesintisiz gitmeli ki o kültür oluşsun” yorumunu yaptı.

"HİÇ PİŞMAN DEĞİLİM"
“Kaptanlığı Arda’ya vermemizle ilgili en ufak bir pişmanlığım yok. Kaptan yapılması asla hata değildi. 23 yaşına yeni bastı. Kaptanlığından, oynadığı oyundan memnunum. Peki daha iyi olabilir mi? Arda bize bir standart gösterdi. Onun altına indiğinde memnun olunmaması normal.
Arda geçen sene 60’a yakın maç oynadı. Hepsinde de iyi mücadele etti. Sadece 3-5 maçta iyi değildi. Bu kadar medya bombardımanı altında, yine de ayakta durmasını bilen bir lider.

Taraftarın çok büyük beklentiler içinde olmasını da yadırgamamak gerek. Çok saçma sapan maçlar kaybedildi. Ancak taraftar protestosunu 90 dakikaya yaymamalı. Galatasaray taraftarı kendi entellektüel zekası ile bunun bilincinde olmalı. Sonuçta bunlar bizim futbolcularımız. Arda ayarında bir Türk yıldız daha var mı?

Biz ise el ele vermiş harcamaya çalışıyoruz. Bu çocuk ne yapsın? Kız arkadaşı ile çıkıp dışarda yemek yemesin mi? Ben başkanı olarak ‘Git, sosyal hayatını yaşa’ diyorum. Ne yapacak ki? Normal hayatını yaşamayacak mı? Zaten haftada üç gün maç, sürekli antrenman temposu...

Yarım günleri ya var, ya yok. Ülkemizde adam öğütme politikası çok üst düzeyde gelişmiş durumda.”

"ÇARŞI HERŞEYE KARŞI MANTIĞI"
“Tüzük ile ilgili hiçbir menfaatimiz olmadığı gibi eski tüzük işimize de geliyordu. Ama eski tüzükte denetlenme diye bir şey yoktu. Medeni kanun, 6 sene önce çıkmış dernekler yasasına göre Fenerbahçe ve Beşiktaş kendini adapte ederken biz yerimizde sayıyorduk. Kanuna ve günün şartlarına uyarlamak zorundaydık. Tüzük şeffaf olmalı. Başkan ve yönetimin insafına bırakılmamalı. Üyelikle ilgili talepler geldi. Önceden yüzde 3’lük kontenjan için, lise, eski sporcu derken dışardan 40-50 kişi üye yapılıyordu. Son yıllarda lise üye sayısının dışında 210 da dışardan üye yapıldı. Biz ise bu aykırı durumun önüne geçtik. Olayı başka yöne çekmeye çalıştılar. Bazıları Beşiktaş tribün grubunun pankartında yazdığı gibi ‘Çarşı her şeye karşı’ hareket ediyor. Bu 40-50 kişi de her şeye karşı. Şimdi de tüzüğün içeriği değil geçiş şekli eleştiriliyor. Sonuçta oturuma başkanlık yapan hukuk profesörü Duygun Yarsuvat. Diğer divan üyeleri de hukukçu.

"CARİ BORCUMUZ HER ZAMAN OLACAK"
“Kulübün bugünkü cari borcu 15 milyon dolar. Birleşme için alınan kredi ile banka borçları da yaklaşık 110 milyon dolardır. Bizde yöneticilerin belki çok küçük alacakları vardır. Bu kulübü kimsenin cebinden yönetmemeye çalışıyoruz. Bunların yanı sıra, kulüplerin oyuncularla yaptıkları sözleşmeler var. 80 milyon eurolara varan taahhütler bulunuyor. Bir de böyle bir borç söz konusu. Mal ve hizmet satanlara olan cari borç, bankalara borçlar, sponsorluk anlaşmaları kapsamında çekilen avanslar. Galatasaray gibi büyük kulüplerde cari borçlar hep olacaktır. Galatasaray’da futbolcuların bir kısmının dışında alacağı olan ne bir çalışan, ne de bir amatör sporcu yok.”

"SEZGİN'İN TEK DERDİ İLETİŞİM"
“Adnan Sezgin’in önemli özellikleri vardır. Ancak iletişim sorunu da var. Haftanın 7 günü işinin başında. Ben ondan memnunum. Bu noktadaki bir kişinin güvenilir ve dürüst olması lazım. Sektörü bilmeli. Gerektiğinde çok detaycı olabilmeli, global düşünmeli. Çok çalışma ve mesai isteyen bir iş yapıyor. Hepsi var onda. Adnan Sezgin iletişim değil, işini yapma peşinde. Adnan Sezgin eleştiriliyor, ben kurtuluyorum diye düşünmem. Son mercii ben olduğuma göre sorumlu da benim. Adnan Sezgin’le şehir efsaneleri de bitsin artık. Arda gibi onu da yemeye çalışıyorlar.”

"BALTAYA BAK"
Galatasaray Başkanı Adnan Polat röportaj sırasında çok ilginç bir anısını Milliyet ekibiyle paylaştı. İşte Trabzon’da Başkan Polat’ın başına gelenler:
“Biz deplasmanlara gittiğimiz zaman otelden çıkıyor, halkın içine giriyoruz. Diyarbakır’da, Trabzon’da, Sivas’ta, Manisa’da tablo hep aynı oluyor. Bir gün Trabzon’a gidiyoruz. Otellerde yer yok. Akçaabat’ta takım kalıyor. Dışarda iki bin kişi toplanmış, bağırıyorlar. Ben dışarı çıkınca polis ikaz etti, tatsızlık yaşanmasın diye. Çıktım ağacın üzerinde bir yazı var.. ‘Galatasaray’ın cenazesi Avni Aker’den kaldırılacak’ yazıyor. Güldüm. Sonra gittik kahveye, iki bin kişi geliyor. Hediyeler veriyorlar.

Sonra baktım biri uzaktan elinde baltayla geliyor. Korktum! Bir taraftan da kendimi koruyorum. O arkadaş baltayı getirdi bana verdi. Balta imalatçısıymış (gülüyor) ‘Size hediye edebilir miyim’ dedi. Trabzon taraftarı benim için çok özel. Gittiğim vakit eski taraftarlar, amigolar ziyaretime gelir, eski günlerden söz ederiz. Bu kulüpçülüğün en güzel yanı insan sevgisi. Sokaktaki insanın sevgisi sizi motive ediyor.”

"PROFESYONEL HAKEMLİK OLUMLU"
“Hakemler profesyonelliğe geçebilir. Çok fazla olumsuz tarafını göremiyorum. Fakat futbol yönetiminde ne gibi sıkıntılar doğurur ona bakmak lazım. Ücret artı prim gibi bir uygulama yapmak lazım. İyi yönettiği zaman prim verilmeli, aksi durumda bunun cezası olmalı. Dünya Kupası’na nerelerden hakem gittiğini görüyoruz. Özbekistan’dan bile çıkıyor, maç yönetiyor. Türkiye’den hakem olmaması içimizi acıtıyor. Bizim hakemlerimizin orada olup Türkiye’yi temsil etmeleri gerekiyordu. Fedarasyon, kulüpler ve hakemlerin şapkalarını önüne koyup, özeleştiri yapmaları lazım. Dünya Kupası’nda hakemlerin yönetimlerine bakıyorum. Çok ciddi hatalar yapıyorlar. Ben bizim ligimizde anti-futbol oynanmasın diye iki yıldır bas bas bağırıyorum. Ne yazık ki derdimi anlatamıyorum. Kaleci vakit geçiriyor, ancak sarı kartı 90+4’te görüyor. Sertlikler ise yıldız futbolculara ve kasıtlı yapılıyor. Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi kıskançlık, ikincisi ise kapasite olarak durduramamasından dolayı.”

"FAZLA CENTİLMENLER"
“Ben eskiden futbol şubesinin başındayken, oyuncular bombardımana tutuldu mu, öyle beyanatlar verirdim ki, herkes futbolcuları unutup
bana saldırmaya başlardı. Kulüp başkanı olarak her sözü dikkatli söylemek zorundasınız. Sonuçta söyleyecekleriniz camianızı bağlıyor. Haldun (Üstünel) ve Murat (Yalçındağ) galiba biraz fazla centilmenler!”