İnsanların bana farklı yaklaşmaları pek umrumda değil açıkçası. Mutant olmaktan utanmıyorum, aksine hayatta kalmamın tek nedeni de bu. Öldüm, evet. Sonun ne demek olduğunu kimsenin anlayamayacağı bir yönden tattım. Ama şu anda olmam gereken yerdeyim. Karanlığın içinde saklananı ışığa çıkartmak için, terörün mahkumu olan yaratıkları geldikleri yere geri göndermek için, ve bir Witcher'ın neler yapabileceğini göstermek için buradayım. Ben Geralt, Beyaz Kurt. Ben bir Witcher'ım.�/i>
Polonyalı yazar Andrzej Sapkowski, The Witcher serisini (Polonyaca da: Wiedźmin) yarattığında, gerek kendi ülkesinde, gerekse dünya çapında bu kadar ses getireceğini sanırım tahmin bile edemezdi. Piyasaya çıktığı tarihten günümüze kadar gerek romanları, gerekse filmleri ve çizgi kitapları ile kendine has bir hayran kitlesi oluşturan The Witcher, çok geçmeden sanal ortamda da kendine yer edinmek için hamlesini yaptı. CD Projekt adındaki yine Poloyalı oyun yapım şirketi, bu proje üstünde çalıştığını geçtiğimiz senelerde duyurmuş, en son yapılan E3 fuarında da kendilerinden bir hayli söz ettirmişlerdi. Kendi alanlarında bu güne kadar sadece yabancı yapımları kendi dillerine çevirme işleri ile uğraşan bir yapımcı için 'ilk' denebilecek bir girişimdi bu aslında. Özellikle yapımın bir RPG olması ve hikayenin hiç de azımsanmayacak bir temele dayanması, beklentilerin bir hayli yüksek olmasının yanında ister istemez insanlara 'acaba?' sorusunu da sorduruyordu. Tüm bu kararsızlıkların bitiş nedeni, yani oyunun piyasaya çıkışı ise geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Uzun ve çileli bir bekleyişin ardından gelen bu güzel haber ile birlikte biz de oyunu edindik ve detaylı olarak incelemeye koyulduk. Bakalım elimizde neler var.
...Hatırlayamıyorum
Geçmişi olmayan bir adamı yönlendiriyoruz oyun boyunca. Geralt, Beyaz Kurt, aslında insan �elf �yaratık üçlüsü arasında sıkışmış biri. Geçirdiği ama hatırlayamadığı kaza sonucundaki ölümü ve elinde barındırdığı insan üstü güçleri, yarım bıraktığı 'gezici yaratık avcılığına' kaldığı yerden devam etmesini sağlıyor. Tabi ki sahip olduğu yeteneklerin bilincinde olan Gerald, bize hiçbir oyunda sunulmamış bir çeşitlilik sunuyor. Bir rol yapma oyununun temel taşı olan karakter gelişimi sistemi, The Witcher'da daha once sadece birkaç oyunda görebileceğiniz bir yapıya sahip. İçinde barındırdığı seviye gelişim süreci boyunca oyuncuya sunduğu alternatiflerin haddi hesabı yok diyebilirim. Detaya inmek gerekirse. Geralt'ın sahip olduğu büyüler 'Sign'(işaret) adı altında geçiyor. Tüm oyun boyunca 5 adet işaret elde etme ve bunları kazandığımız seviye puanları ile istediğimiz gibi geliştirme imkanımız var. Genelde saldırı amaçlı kullanılan bu işaretler, silah kullanımında eksik kaldığımız anlarda başvurduğumuz ilk tercih durumunda. Düşmanı geçici olarak etkisiz hale getirme, hasar verme veya yere düşürme gibi amaçları üstlenen işaretlerin isimleri ise: Aard, Igni, Quen, Axii ve Yrden. Hepsinin kendi içinde bir gelişim ağacı ve kullanım alanı bulunduğu düşünürlürse, ne demek istediğimi daha iyi anlarsanız. Tüm bu işaretlerin yanı sıra her RPG'nin olmazsa olmazı dayanıklılık, bilgelik, çeviklik ve can olarak 4 adet gelişim bölümü daha var. Bunların gelişimi adlarından da anlaşılabileceği gibi karakterimizin daha güçlü olmasını, saldırı ve savunmada daha seri ya da büyü güçlerini kullanım süresini arttırma gibi imkanlar sağlıyor. Arzu ettiğimiz karakteri istediğimiz gibi yaratmak tamamen bizim elimizde.
Başka bir oyun olsaydı, büyük ihtimalle farklı şeylerden bahsederdim ama The Witcher'da daha da derinlere inmemiz gerekiyor. Tüm bu işaretler ve temel gelişim özelliklerimizin yanında daha önce hiçbir oyunda kullanılmamış bir dövüş sistemi ile karşı karşıyayız. Hepinizin bildiği gibi gerek aksiyon, gerekse rol yapma oyunlarında kullanılan sistem ya gerçek zamanlı ya da hamlelerin bizim tarafımızdan emir verilmesi ve sırası ile uygulanması sonucuna dayalıdır. The Witcher ise bu iki türün arasında kalmış ama ikisinden de iyi iş çıkarmış. Karakterimize saldır komutunu verdiğimizde, seçtiğimiz dövüş çeşidine göre hamlesini yapıyor ve belli bir periyot boyunca devam ediyor. Bu sırada daha fazla vurması için tıklamamızın hiçbir anlamı yok. Geralt tarafından yapılan saldırının bitmesi ile birlikte, ikinci kez seçtiğimiz dövüş stilinde saldırması için emir veriyor ve bekliyoruz. Karşımızdakini alt edemezsek eğer üçüncü kez aynı taktiği tekrarlıyoruz. Karşılaştığımız saldırı aralarındaki zamanlamamız ise bizim kazanıp ya da kaybetmemizde önemli rol oynuyor. Savunmanın bizim kontrolümüzde olmadığı bir oyunda, zamanında saldırı emri vermemiz, karakterimizin üst üste her defasına daha güçlü hasar veren kombolar yapmasını ve yetenekli isek bitirici bir vuruşu yapmasına olanak sağlıyor. Oyun süresinde bize sunulan 3 adet dövüş stilimiz var. �trong, Fast ve Group�olarak adlandırılan bu skilleri güçlü, hızlı ve grup saldırı olarak çevirebiliriz. Güçlü saldırı çeşidi genel olarak hantal ama verdiği hasar açısından güçlü olan düşmanlar için. Hızlı dövüş çeşidi ise güçlü vuruşlardan çok seri ama daha az hasar vermemiz gerektiği zamanlar için birebir. Grup özelliği ise etrafımızı saran birden fazla düşman veya yaratığa aynı anda hasar vermemiz gerektiğinde seçilmesi zorunlu bir özellik. Tüm bu değişimlerin sadece sözde değil, gerek işlevsel gerkse görsel olarak (Geralt'ın kılıcı tutuşu bile değişiyor) fark yarattığını belirteyim. Canınızın yanlış bir seçim sonucunda ne kadar hızlı azaldığını gördüğünüzde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Tabi ki yukarıda bahsettiğim karakter gelişimi içerisine bu 3 skili de ekleyelim. İstediğinizi, istediğiniz gibi bir üst seviyeye taşımakta özgürsünüz.
Paylaş