Ubisoft, Assassin’s Creed’i piyasaya sürdüğü 2007 yılında birçok kesim, bu oyunun sonlanan Prince of Persia üçlemesinin yerini doldurmak için yapılmış bir hamle olduğunu düşünmüştü. Fakat zamanla bu düşünceler yerini Assassin’s Creed’in kendi tarzında bir yapım olduğu düşüncesine bıraktı. Çünkü yapım genel olarak incelendiğinde Prince of Persia serisine en çok benzetilen oradan oraya atlama sisteminin bile bir hayli farklı olduğu anlaşıldı. Kendine has bir hikâyesi, oynayış tarzı olan yapım çok beğenildi. Ubisoft’ta bu beğenileri karşılıksız bırakmadı ve Assassin’s Creed 2 için kolları sıvadı. İlk oyundaki hataların giderilmesi ve oyuncuların en çok şikâyetçi olduğu tek düze oynayışın giderildiği Assassin’s Creed 2 gecikmelide olsa pc oyuncuları için raflardaki yerini aldı. Şimdi Rönesans İtalya’sına gidelim ve bakalım Ubisoft bizlere nasıl bir dünya sunmuş bunu değerlendirelim. Yürek Burkan Bir Hikâye

Hatırlanacağı gibi ilk Assassin’s Creed oyunu bizleri 1191 yılına götürmüştü. Assassin’s Creed 2’de ise Rönesans İtalya’sına gidiyoruz. Assassin’s Creed 2 ilk oyunun sonlandığı yerden devam ediyor. Laboratuarda gözlerini açan karakterimiz, orandan kaçıyor ve hikayesinin devamı için gizlice geliştirilen Animus 2.0 cihazına giriyor. Animus 2.0 cihazı bizleri Ezio ile Rönesans Floransa’sına götürüyor. İlk oyunumuzda bilindiği gibi, Altair karakterini yönetmiştik. Altair bizim elimize direk katil olarak veriliyordu. Ezio ise oyuna ilk başladığımızda Altair gibi bir katil değil. Oyunda ilerledikçe Ezio’nun nasıl kusursuz bir katil olduğunu da öğreniyoruz. Peki, gayet varlıklı bir aileden gelen Ezio ne oluyordu da bir katile dönüşüyordu. Aslın Ubisoft, oyunun hikâyesini klasik olarak sinematiklerle sunmak yerine, bu iş için ayrı bir bütçe ayırmış ve Lineage adında bir film yapmıştı. Bu filmi izleyerek Ezio’nun hikâyesi hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip olabilirsiniz. Ben yinede oyunun temel hikayesi hakkında sizlere bilgi vermek istiyorum. Varlıklı bir aileye sahip olan Ezio’nun güçlü dostları olduğu gibi birçok düşmanı da bulunmaktadır. Bu düşmanlardan en önemlisi aile dostu olarak bildiğimiz Vieri’dir. Ezio ailesine yapılan büyük bir ihanet sonucunda babasını ve kardeşlerini acı bir şekilde kaybeder. Bu acı kayıp sonrasında ailesinin intikamını alma planları yapmaya başlayan Ezio intikamını normal yollardan alamayacağını anlayınca usta katillerin bulunduğu Assassin’s grubuna katılmaya karar verir.


Usta Bir Katilin Doğuşu



Ezio ile oyuna başladığımızda usta bir katil değiliz. Dolayısıyla ilk oyunda Altair’in giyindiği beyaz elbiselere sahip değildir. Ezio’nun üzerinde o zamanın İtalya’sından ezgiler sunan kıyafetler bulunuyor. Assassin’s grubuna ilk katıldığımızda bize posta mektup taşıma gibi pasif görevler veriyorlar. Yapacağımız görevleri ekranımızın sol alt köşesinde bulunan haritadan görebiliyoruz. Böylece görev yerimizi ve hedefimizi zorlanmadan bulabiliyoruz. Oyundaki harita sistemi ilk oyundakiyle aynı şekilde diyebilirim. Harita üzerinde yardımımıza ihtiyacı olan insanları ve yan görevlerimizi de görebiliyoruz. Assassin’s Creed 2’de yan görevler ilk oyuna nazaran bir hayli azaltılmış ve senaryoya daha fazla ağırlık verilmiş. Assassin’s Creed 2’ye gelen yenilikler sadece senaryo modunun uzatılmasıyla kısıtlı değil. Bilindiği gibi ilk oyunda hırsızlık tarzında bazı görevlerimiz vardı. Fakat bu özelliğimizi belirli görevler dışında kullanamıyorduk. Assassin’s Creed 2’de ise yapımcılar karakterimizin bu özelliğini biraz daha serbest bırakmışlar. Ezio ile sokakta serbest bir şekilde dolaşırken de yerli halkın ve askerlerin paralarını çalabiliyor. Tabi oyunda para kazanmanın tek yolu çalmak değil. Bitirdiğimiz görevlerin ardından da para alabiliyoruz. Bunun dışında şehrin bazı noktalarında bulacağımız gizli sandıkların içinden de para çıkıyor.


Oyuna para sistemini getiren yapımcılar, bu sistem üzerinden yenilikler eklemeyi de unutmamışlar. Oyunda kazandığımız paralarla Ezio’ya yeni kıyafetler yeni silahlar ve yeni envartörler alabiliyoruz. Eğer yeni elbiseleri bütçemiz kaldırmıyorsa, üzerimizde yıpranan elbise ve ayakkabılarımızı tamir ettirebiliyoruz. Diyelim ki, bir çift çizme aldınız, fakat bir süre sonra Ezio’nun durduk yere tökezlemeye başladığını, duvarlara tırmanırken kayıp düştüğünü gördünüz. Hemen şehirdeki ayakkabı dükkânına gidip bir çift yeni çizme alabilirsiniz. Eğer paranız çizme almaya yetmezse yıpranan çizmelerinizi çok daha ucuza tamir ettirebilir ve onları kullanmaya devam edebilirsiniz. Assassin’s Creed 2’de paranın kullanım alanı bir hayli geniş tutulmuş diyebilirim. Bu alanlardan biriside sağlık. Oyunda sağlığımız azaldığında bir doktora gidip para karşılığında tedavi olabilir yada sonradan kullanmak için iğneler alabilirsiniz. İlk Assassin’s Creed oyununda hatırlayacağınız üzere can barımız kendi kendine doluyordu. Assassin’s Creed 2’de de bu durum böyle. Fakat ilk oyunda X saniyede dolan can barımız Assassin’s Creed 2’de 5X saniyede doluyor diyebilirim. O yüzden cimrilik yapmayıp, sağlığınız azaldığında doktora gitmekte fayda var. Çünkü Ezio’nun şehirde bir çok düşmanı var. Bizi farkeden askerlerin haricinde, düşmanımızı olan Vieri’nin adamları sürekli olarak peşimizdeler. Ayrıca sokakta gezerken en ufak agresif bir hareketinizde askerler kılıçlarını çekip üzerimize saldırıyorlar. O yüzden siz siz olun her önünüze geleni itip kakmayın.

Devir Para Devri



Assassin’s Creed 2’de paranın etkisi sadece bir şeyler satın almak veya doktora gitmekle de sınırlı değil. Diyelim ki, zorlu bir görev aldınız ve yardıma ihtiyacınız var. Gireceğiniz yerin kapısında 10 tane asker sizi bekliyor. Bu kadar askeri tek başınıza alaşağı edemeyeceğiniz gibi alternatif bir giriş yolunuzda yok. Böyle bir durumda paramızla adam kiralayabilir ve onları kapıda duran askerlerin üzerlerine saldırtıp içeri girebiliriz. Fakat ben gürültü patırtı istemem derseniz paranızla adam yerine son derece güzel kızlar kiralayıp onları içeri girmek için kullanabilirsiniz. Kızları kapıdaki askerlere yollayıp, onlar askerleri oyalarken sizde gizlice içeri girebilirsiniz. Eğer askerler tarafından fark edilirsek onlardan rahatça kaçabilmek için elimizdeki parayı sağa sola fırlatarak ufak bir kargaşa yaratabiliriz. Oyunda da gerçek hayatta olduğu gibi parayı gören insanlar birbirlerine düşüyorlar. Bizde bu kargaşadan yararlanıp peşimizdeki askerlerden kaçabiliyoruz. İşte para Assassin’s Creed 2’de bu kadar önemli. Ezio’nun varlıklı bir aileden geldiğini sizlere yazımın başında da söylemiştim. Ezio’nun amcasının da ufak bir kasabası var. Aile düşmanlarımız bu kasabaya da zaman zaman saldırılar düzenleyebiliyorlar. Bizde gücümüz yettiğince paramızla amcamızın şehrindeki yapıları güçlendirebiliyor ve oraya paralı askerler yollayabiliyoruz. Görüldüğü üzere yapımcılar ilk oyunda eleştirilen tek düze oynanış tarzını aşabilmek için ellerinden geleni yapmışlar. Bana kalırsa bunu da iyi bir şekilde başarmışlar diyebilirim.

İtalya Kanatlarımızın Altında




Son olarak Assassin’s Creed 2’de ki oynanış sisteminden de bahsedelim. Oyundaki karakterimiz Ezio ilk oyundaki Altair gibi oradan oraya ustalıkla atlayabiliyor. Assassin’s Creed 2’deki binalara tırmanma sistemi, oradan oraya atlama sistemi ilk oyundakiyle hemen hemen aynı diyebilirim. Düşmanlarımızdan kaçarken yine hızlı bir şekilde binalara tırmanabiliyor ve kendimizi yüksek bir yerden saman arabasına bırakabiliyoruz. Assassin’s Creed 2’de ki diğer bir yenilik ise artık düşmanlarımızdan kaçarken sularda da saklanabiliyor olmamız. Peşimize düşen askerlerden suya atlayıp dibe dalarak saklanabiliyoruz. Eğer saklanmak bana göre değil, ben kıran kırana dövüş isterim derseniz, kaçmadan gelen bütün askerleri haklayabilirsiniz. Zira Ezio, Altair’e nazaran balta, mızrak, bıçak gibi farklı silahlarda kullanabiliyor. Tabi yinede kalabalık düşman kitlelerine karşı kılıç kullanmanızı tavsiye ederim. Zaten Ezio’nun en iyi kullanabildiği silahta kılıç. Yazımın başlarında sizlere, iyi dostlarımızın olduğundan bahsetmiştim. Assassin’s Creed 2’de alacağımız bazı görevlerde bu dostlarımızın yardımını isteyebiliyoruz. Bu dostlarımız arasında ünlü bir sima olan, ressam Leonardo Da Vinci’de bulunuyor. Assassin’s Creed 2’de bu şekilde hoş sürprizlerle de karşılaşabiliyoruz.
Oyundaki son değinmek istediğim nokta ise ulaşım. Assassin’s Creed 2’de ünlü İtalya şehirleri Floransa ve Venedik haricinde birkaç ufak yerleşim alanına da yolumuz düşüyor. Bu uzun mesafeleri ilk oyunda olduğu gibi atla kat edebiliyoruz. Ya da uçmamızı sağlayan kanatlarımızla kendimizi yüksek bir yerden bırakıp, kuş misali gitmek istediğimiz yere süzülebiliyoruz. Eğer gideceğimiz yer Venedik şehrinin diğer bir ucundaysa gondollardan da faydalanabiliyoruz. Aslında gondolu bir ulaşım aracından çok askerlerden kaçıp saklanmak için kullanmamız daha isabetli bir hamle olur. Bu özellikleri düşündüğümüzde bile Assassin’s Creed 2’nin tek düzelikten çok uzakta bir yapım olduğunu söylememiz mümkün.


Genel Yorum

Genel olarak ilk oyunu başarılı olan yapımların devam oyunları ilkini aratır. Fakat Ubisoft çalışanları ödevlerine iyi çalışmışlar ve ilk Assassin’s Creed oyunundaki eksikleri giderdikleri gibi oyuna birçok yenilik eklemeyi de ihmal etmemişler. Gezdiğimiz İtalyan şehirlerine, yaşayan bir hava vermişler. Grafiksel ve görsel yönden de son derece başarılı bir yapım olan Assassin’s Creed 2 gerçekten alınıp oynanması gereken yapımlardan biri. Müziklerinin bile Rönesans İtalya’sından özenle seçildiği yapım, bizleri o döneme götürmeyi başarıyor. Eğer uzun zamandır kaliteli bir oyun oynamadım diyorsanız Assassin’s Creed 2’yi mutlaka edinmenizi tavsiye ederim. Unutmayın… Herkes oyun oynar!